Nasyonal Sosyalizm Yolunda Emin Adımlarla

  
   Adolf Hitler. Kimine göre şeytanın babası, kimine göre 20. Yüzyılın en büyük siyasi ve askeri dehası. Altı yılda yıkık bir Almanya’yı ayağa kaldırıp, dünyaya kafa tuttu. Onu, iki yılda Fransa’dan Moskova önlerine getiren sebepler, amaçlar nelerdi? Onu, bu yolunda neler güçlendirdi, neler engelledi? Bu soruların cevaplarını bulmak için haydi I. Dünya Savaşı’nın sonuna gidelim. Yıl 1918. Avrupa dört yıldan beri savaşmaktaydı ama kimse birbirine güçlü bir üstünlük sağlayamamıştı. Bütün devletler siyasal ve ekonomik bir yıkıma uğramıştı. Özellikle de ittifak devletleri. İlk ateşkes antlaşmasını imzalayan Bulgaristan olmuştu. Daha sonra sırasıyla, Osmanlı, Avusturya-Macaristan ve Almanya. Almanya, Bolşevik İhtilali sebebiyle savaştan çekilen Rusya nedeniyle Doğu Avrupa’yı işgal etmişti. Ama bu cephede hiçbir ekonomik ve askeri bir başarı getirmemişti. Kazanamayacağını anlayan Almanya teslim olarak Versay Barış Antlaşması’nı imzaladı lakin bu antlaşma adının on beş yıl sonra bir ironi olduğu ortaya çıkmıştı. Almanya bu antlaşmayı imzaladıktan sonra büyük bir ekonomik yıkıma girdi. Ülkedeki cumhuriyet yanlıları da bu durumdan istifade ederek Kasım Devrimi denilen bir ayaklanma çıkarttılar. Kasım 1918’de gerçekleşen bu ayaklanma monarşinin ve imparatorluğun sonu oldu ve Kayzer II. Wilhelm Hollanda’ya sürgüne gönderildi. Sonra Weimar Cumhuriyeti adında bir cumhuriyet kuruldu ve ilk şansölyesi Philipp Scheidemann oldu. Fakat devrimden sonra hiçbir şey iyiye gitmedi. Aksine her şey kötü oldu. Fakat bu kötü gidişat bir tek kişinin lehineydi. O da Adolf Hitler denilen eski asker, ressam, polis, faşist bir adamdı. Alman ordusunun bir askeri olan Adolf Hitler, 1918 yenilgisinin ardından devlette muhbir polis olarak çalışmaya başlamıştı. Hitler, bu yeni oluşum hakkında bilgi edinip polis teşkilatına rapor göndermek için görevlendirildi ve Münih'teki Alman İşçi Partisi'nin merkezine gitti. Hitler, partinin görüşlerini beğenerek Drexler'den etkilenmişti. Hakkında bilgi edinmek için gittiği bu partinin ilk üyelerinden biri oldu. Ateşli hitabeti ile dinleyicileri etkisi altına alan Hitler, zaman içinde partide ön plana çıktı. Kısa sürede parti yöneticileri arasına girmişti. Karl Harrer, Hitler'den memnun değildi çünkü onun megaloman biri olduğunu düşünüyordu. Parti içindeki tartışmalardan sonra Harrer istifa etti ve Drexler parti başkanı oldu. Partinin ikinci kurucusu ve yeni başkanı Drexler'in Hitler hakkındaki görüşleri olumlu yöndeydi. Etkileyici konuşmalar yapan enerjik biri olduğu için Hitler'i yetenekli buluyordu. Bu yüzden onun önünü açtı ve parti içinde yükselmesine müsaade etti. 1921 yılında parti başkanlığına geldi ve çalışmalarına başladı. Şüphesiz, eşsiz bir hitabet yeteneği vardı ve geniş kitleleri etkileyebiliyordu. Kısa bir zamanda, büyük bir desteği arkasına aldı. Onlara, Versay’ı hatırlatıyordu, eski güçlü oldukları dönemleri hatırlatıyordu, tek üstün ırkın Alman ırkı olduğunu söylüyordu onlara. 1923’e gelindiğinde parti üyeleri sayısı epey artmıştı. Üye sayısının artışıyla birlikte Bavyera eyaletinin yönetimini ele geçirmek isteyen Hitler ayaklanma çıkarttı. Tarihe ‘Birahane Darbesi’ olarak geçen bu hadise başarısızlıkla sonuçlandı ve ona beş yıl hapis cezası verildi. 5 yıl ceza almasına rağmen 9 ay hapis yattı ve bu süre zarfında kendi hayatını anlattığı, siyasî düşüncelerini açıkladığı ve nasyonal sosyalizmin doktrini niteliğindeki ‘Kavgam’ adlı kitabını yazdı. Bu hapis cezası onu bilakis güçlendirdi ve bu kitap partinin bundan sonraki faaliyetlerine yön verdi. Bu olayla birlikte Hitler Alman halkının dikkatini çekmeyi başarmıştı. Gittiği her yerde onlara güçlü bir ekonomi, yeniden Büyük Almanya, üstün ari ırkı ve dünya egemenliği vadediyordu. Büyük mitingler düzenliyor, geniş halk kitlelerini kendine inandırıyordu. Onlara ihtiyaç oldukları ve istedikleri şeyleri veriyordu: refah ve üstünlük. 1933 seçimlerine gelindiğinde Nazi Partisi %44 oy olarak mecliste ezici bir çoğunluk elde etti ve artık Führer dönemi başlamış oldu. Adolf Hitler, bu yolda emin adımlarla ilerlerken, arkasına halkının desteğini alarak onlara yeni bir yol sundu: ‘Gelin bana inanın ve ve bu yolu beraber yürüyelim!’ 1920-1945 arası, bu yirmi beş yıllık yolun sonunda başardı mı başaramadı mı, bu da sizin yorumunuz...

Yorumlar

Popüler Yayınlar