Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat ve Toplum


     Evlilik ve aile müessesesi her toplum için önemlidir. Zira aile kurumu toplumun yapı taşı sayılmaktadır. Süreç içerisinde bu kurumlar kimi zaman radikal bir şekilde değişmiş kimi zaman ise çağın modernitesine ayak uydurmaya çalışmıştır. İlk çağlardan modern toplumun oluşmaya başlamasına kadar aile ataerkil bir yapıya sahipti. Aile reisi babaydı ve o ne derse aile içerisinde onun sözü geçer, en son söz babanın olurdu. Çünkü modern toplum yapısından önce baba çalışır ve eve ekmek getirirdi. Anne veya kız çocuklar evde oturur, babaya ve erkek çocuklara hizmet etmeyi kendilerine görev edinirlerdi. Evliliklerde ise erkek tarafı daha ağırlıklı olur, onların sözü geçerdi. Osmanlı aile yapısı da bu duruma güzel bir örnek olmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nda
aile yapısı 19. yüzyılın ortalarına kadar büyük bir değişikliğe uğramadan özgün aile yapısını sürdürmüştür. Osmanlı aile yapısı da ataerkil bir yapıydı. Yukarıda sayılan tüm özellikler aynen Osmanlı aile kurumu için de geçerliydi. Fakat Osmanlı aile yapısı gücünü ek olarak bir yerden daha almaktaydı: şeriat. İslam’ın öğütlediği aile yapısı, babanın konumunu aile içerisinde daha da güçlendirmiş ve onu aile içerisinde daha kutsal bir konuma getirmiştir. Ancak Osmanlı’da aile yapısı 1850lerden sonra değişmeye başlamış, aile ve evlilik değerleri Avrupai bir görüntüye kavuşmaya başlamıştır. İşte bu da toplum içinde çatışmalar doğurmuştur. Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı eserinde bu toplumdaki bu dilemmayı açıkça okuyucularının gözleri önüne sermektedir. Bu yazıda ise Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat isimli eser rehberinde Osmanlı’nın son dönemindeki aile yapısının ve evliliklerin nasıl bir değişime uğradığını tartışacağız.
     Eserde, dönemin kadın-erkek ilişkileri başarıyla anlatılmış, geleneksel aile yapısının birbirlerini seven gençler arasında nasıl bir engel teşkil ettiğini aktarmıştır. Eser Talat ve Fitnat adlı iki gencin birbirlerine kavuşmak için verdiği mücadeleyi anlatmaktadır. Fakat geçmişten beri süregelen o klasik Osmanlı aile yapısı bu kavuşmayı imkansız kılmaktadır. Osmanlı’da aile yapısı Avrupa’da olduğunun tersine kutsanmıştır. Evliliklerin devam etmesi için boşanmalar zorlaştırılmış ve kadınlara boşanma hakkı verilmemiştir. Eserin döneminde kahramanların evlilik hakkında görüşleri ile Şemsettin Sami’nin görüşlerinin apaçık bir şekilde çeliştiği görülmektedir. Toplumun genelinin görüşünü temsil eden karakter Ayşe Bacı’nın şu görüşleri açıkça toplumun cahil olarak tanımlanan görüşlerini göstermektedir: ‘‘Heb alem nasıl yabar, biz de öyle yabar. Sen farcayi al, ben de başortisi alur, bugun bir
Şemsettin Sami
mahalle, yarın bir mahalle gazer, gorur; kız bagandi, alur.’’
Aslında yazarın 130 yıl önce çözmek istediği aile kurumundaki sorunlar bakıldığında halen devam etmektedir. Bu sorunlarının çözülememesinin birçok nedeni var: Türk toplumunun kırılamaz ve değiştirilemez aile yapısı, babanın aile içerisindeki statükosu ve toplumun cahil olması vb. Bunlar yüzünden görücü usulü evlilik ve eş seçiminin birincil şahıslar yerine üçüncül şahısların yapması gibi sorunlar baş göstermiştir. Kitapta dikkat çeken (aile ile de ilgisi olan) bir başka konu ise toplumun kadına bakış açısıdır. Osmanlı’da kadın ikinci sınıf bir vatandaş konumundadır. Eğitim, çalışma gibi temel haklara sahip olmayan kadın, evlilik ve aile sürecinde de herhangi bir söz hakkına sahip değildi. Şemsettin Sami de bu tür haksızlıklara eserde kesinlikle karşı çıkmış, bu sistemin değişmesi gerektiğinin belirtmiştir. Serzenişlerini Fitnat üzerinden anlatma yolunu seçmiştir. Olay örgüsünün sonunda Fitnat babasının baskılarından dolayı Talat ile evlenememiş ve her ikisi de hayatlarından olmuşlardır. 
     Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat isimli romanında Osmanlı İmparatorluğu’nu etkisi altına alan Batı etkisinin vahim sonuçları iki ana karakter vasıtasıyla okuyucuya aktarılmıştır. Avrupai düşünce tarzının 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı toplumunda iyice hissedilmesi ile birlikte yaşanılmaya başlanılan toplumsal çelişkiler eserde başarıyla tasvir edilmiştir. Bu dönemde Osmanlı toplumunda bir alafranga-alaturka çatışmasının yaşandığı aşikardır. Bu durumun da aile ve evlilik kurumlarının olumsuz yönde etkilediği söylenebilir. Aslında eserin bu döneminin aile yapısı açısından bir geçiş dönemi olduğu varsayılabilir ve her geçiş dönemi sancılı geçer. Bu sancılı dönemden sonra Türk ailesi ve kadını daha modern bir yapıya kavuşmuştur. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar